ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

İZNİK

BURSA İLİ İZNİK İLÇESİ
İZNİK İLÇE TANITIM
iznik
bursa iznik
iznik bursa
 iznik resimler
iznik fotoğraflar
iznik manzaralar
iznik görüntüler
iznik haber
iznik harita
iznik haber
iznik video
iznik spor
iznik çini
iznik tarihi eserleri
iznik ayasofya
iznik yeşil cami
iznik ulaşım
iznik iklim
iznik turizm
iznik otel
iznik yurt
iznik pansiyon
iznik konaklama
iznik konut
iznik emlak
iznik daire
iznik lojman
iznik arsa
iznik toki
iznik kiralık
iznik satılık
iznik sağlık
iznik hastahanesi
iznik devlet hastahanesi
iznik kaymakamlık
iznik belediye
iznik nüfus
iznik emniyet
iznik meb
iznik eğitim
iznik okul
iznik kurs
iznik lisesi
iznik dernek
iznik yemekleri
iznik gölü
iznik dağları
iznik akarsuları
iznik doğa
iznik gezi
iznik tatil
iznik plaj
iznik kültür
iznik sanat
iznik müze
iznik turları
iznik
 İZNİK İLÇE TARİH
 İznik İlçesi, dünyada eşine az rastlanan ve bütünüyle "açık hava müzesi" olan tarihi ve antik bir şehirdir. Yaz kış demeden, adeta bereket saçan verimli
 toprağı, kendine özgü iklimi ve doğal güzelliği nedeniyle, tarihin her döneminde insanlığın ilgi odaklarından biri haline gelmiştir. İznik'in tarih öncesi çağlardan beri iskan gördüğünü ve çok eski bir tarihte kurulduğunu çevresindeki Prehistorik buluntulardan ve yörede bulunan bol miktardaki höyüklerden anlamaktayız. İznik, Makedonya Kralı Büyük İskender'in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö. 316'da kurulmuştur.
 Bu çağın geleneklerine göre, kurucusu Antigonius nedeniyle de "Antigonia" adını almıştır. Makedonya imparatoru Büyük İskender'in mirasçıları, General Antigonius ve General Lysimakhos, İmparatorluğu egemenlikleri altına almak için birbirleri ile savaştılar. Lysimakhos, M.Ö. 301'de Antigonius'u mağlup etti ve kenti yönetimi altına alarak, o dönemin geleneklerine göre kente sevgili karısının adı olan Nikaia adını verdi. Yörede egemen olan Bithynia Kralı Zipoites, M.Ö. 279'da Nicaia'yı ele geçirdi.
 Nicaia bir süre Bithynia Krallığına başkentlik de yaptı. Adına altın sikkeler basıldı ve bundan böyle tarihte "Altın Şehir" unvanı ile anıldı. Nicaia Bithynia Krallığı İle Roma İmparatorluğu arasında uzun yıllar devam eden savaşlara sahne oldu. Sonuçta, Bithynia ordusu, General Lucullus komutasındaki Roma ordusuna yenildi ve bu güzel göl kentine Nicaea adı verildi. Şehir M.S. 259 yılında Gotların saldırısına uğradı. Bunun üzerinde Romalılar, Bithynia Krallığı zamanında başlatılan ve M.S. 12i yılında meydana gelen depremde büyük hasar gören surları daha güçlü olarak İnşa ettiler. Şehrî 4 ana ve 12 tali kapısı bulunan 4970 m uzunluğunda bir sur ile çevirdiler. Üç kıtada geniş sınırlara dayanması nedeniyle her konuda güçlüklerle karşılaşan Roma İmparatorluğu,
 M.S. 476 yılında Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrılınca, İznik sonradan Bizans adını alan Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kaldı. Nicaea Bizanslıların elinde büyük imar gördü. Şehirde kiliseler, su yolları ve sarnıçlar yapıldı. Selçuklu Sultanı Alpaslan'ın Bizans ordularını Malazgirt'te 1071'de yenmesinden sonra, Selçuklular XI. yüzyılın sonlarında Bizans içlerine kadar yürüdüler. Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1075 tarihinde Nicaea'yı aldı ve 1080 yılında Selçuklu devletinin başkenti yaptı. Adını da Nicaea'nın izi anlamında "İznik" olarak değiştirdi. Böylece İznik, Anadolu'da ilk Türk başkenti oldu. 600.000 kişilik I. Haçlı Ordusu Godefroy De Bouillon'un başkomutanlığında 1097 mayısında İznik'i kuşattı. Çetin savaşlardan sonra Türkler 1097 haziranında şehri Bizanslılara teslim ederek yağmalanmasını önlediler.
 Haçlıların İznik'i alıp Bizanslılara bırakmasıyla 2. Bizans dönemi başlamış oldu. Selçuklu Türkleri, şehri ancak 22 yıl kadar ellerinde tutabildiler. IV. Haçlı Seferine katılan Latinler, Anadolu içlerinde kan dökmektense Constantinopolis'i (İstanbul'u] yağmalamayı yeğlediler ve burayı işgal edip Latin İmparatorluğunu kurdular (1204). Bizans'ın saltanat soyu Theodoros Lascaris, İznik'e kaçtı ve burada imparatorluğunu ilan etti. İznik, böylece 57 yıl boyunca başkenti Latin İşgali altında olan Bizans imparatorluğu'nun yönetim merkezi oldu. Bu dönemde surlarda önemli onarımlara girişildi ve surların önüne bir ön duvar (ön sur) inşa edilerek şehrin korunması güçlendirildi. Başkent İznik'te Theodoros Lascaris'den sonra dört imparator tahta çıktı.
Sonuncu olan VIII. Michael (1259-1282), 1261 yılında Constantinopolis'i' (İstanbul) yeniden ele geçirerek Latin İmparatorluğu'na son verdi. Böylece Constantinopolis yeniden Bizans imparatorluğu'nun başkenti oldu. Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk dönemlerinden itibaren İznik, ilgi çekici bir merkez olarak hep fethedilmek İstendi. Osman Bey zamanında bu önemli kenti ele geçirmek amacıyla seferler düzenlenmişse de, İznik ancak Sultan Orhan Bey (1326-1362) zamanında 1331 tarihinde fethedildi. Böylece İznik 234 yıllık bir aradan sonra yeniden Türk idaresine girmiş oluyordu. Özellikle II. Murat ve Çandarlılar döneminde şehir tepeden tırnağa İmar edildi ve birçok cami, medrese, han, hamam vs. bu dönemde yapıldı. İznik, İstanbul'dan Anadolu'ya uzanan sefer ve kervan yolunun üzerinde önemli bir durak ve konaklama merkezi oldu. Keza XIV-XVl. yüzyıllarda İznik, Türk kültür hayatında önemli bir yere sahipti.
Birçok ulema ve şairin yetiştiği bir kültür merkezine dönüşmüştü. Çağın en ünlü alimleri İznik'teki medreselerde ders vermeye başlamışlardı. Bu yüzden de İznik'e "Ulema Yuvası" (Alimler Diyarı) da denmiştir. İstanbul'un fethi ve Anadolu'daki Osmanlı egemenliğinin pekişmesinden sonra, İznik'in önemi azaldı. Diğer taraftan Kara Halil Paşa'nın idamı, Çandarlı ailesinin nüfuzunun sarsılmasına sebep oldu. Şehrin köklü ve zengin aileleri de İstanbul'a göç etmeye başlayınca İznik gerileme sürecine girerek XVI. yüzyıl sonlarından itibaren boşalmaya ve eski zenginliğini kaybetmeye başladı. Sonuç olarak çeşitli dönemlerin askeri, siyasi, dini, sosyal ve kültürel yaşam biçimlerini bize yansıtan birçok uygarlığın kalıntılarını günümüze taşıyan ve buram buram tarih kokan İznik, yoğun imar faaliyetlerine sahne oldu ve kentte çok sayıda abidevi yapılar inşa edildi.
 İznik her dönemden devraldığı mimari mirası ile bir açık hava müzesi niteliğini hala korumaktadır. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarının arkeolojik ve etnografik kalıntılarıyla bütünleşmiş durumdadır. Güney Marmara bölgesinde kendi adını verdiği gölün doğusunda kurulmuş ve turistik bir ilçe olan İznik'in bağlı bulunduğu Bursa iline uzaklığı 85 km'dir. Rakımı 85 metre, yüz ölçümü 753 km2, toplam nüfusu ise 44.690'dır. Bağlı iki kasaba ve 37 köyü mevcuttur. Halkın temel geçim kaynağı tarımdır. Netice itibariyle İznik, - Kendine özgü iklimiyle, - Yaz-kış demeden bereket saçan toprağıyla, - Doğal güzelliğiyle, - Tarihi ve kültürel zenginliğiyle, - Her türlü sebze ve meyvenin yetiştiği bir kent olmasıyla, (Adeta bir sebze ve meyve ambarı) -
 Adını verdiği gölüyle, - Dünyaca meşhur çinileriyle, Turizm sektörü açısından son derece önemli bir merkezdir. Yeşil dokusu, zeytinlikleri, bağları ve bahçeleriyle adeta bir cenneti andırmaktadır. Günümüze kadar ayakta duran anıtsal eserleriyle hemen herkeste hayranlık uyandırmaktadır. I. ve VII. EKÜMENIK KONSİLLER İznik, Hristiyan alemi açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Zira ilk ekümenik konsil, M.S. 325 tarihinde 218 piskoposun katılımıyla burada yapılmış ve Hristiyanlık dinine hayat veren ve "İznik Yasaları" adıyla bilinen 20 maddelik karar Senatüs Sarayında alınmıştır. İmparator I. Constantinus'un huzurları ile yapılan I. konsil şiddetli tartışmalara sahne olur.
İskenderiyeli din adamı Arius'un "Hz. İsa'nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediği" şeklindeki kısa sürede taraftar toplayan tezi, toplantıya katılan piskoposları çileden çıkarır. Sonuçta bugün de savunulan Hz. İsa'nın tanrının oğlu olduğuna dair sav kabul görür. Arius ve arkadaşları toplantıdan kovulur. VII. ve son Ekümenik Konsil 787 tarihinde İznik'teki Ayasofya Kilisesi'nde yapılır. Kısacası İznik Hristiyanlık açısından önemli bir dini cazibe merkezidir.
 İznik gölü Marmara Bölgesinin güneydoğusunda yer almakta olup, esas olarak Marmara Bölgesinin Güney Marmara bölümünde, Gemlik Körfezinin doğusunda Garsak Eşiğinden başlayarak doğu-batı yönünde 32 km boyunca uzanır. Göl alanı kuzeyden Samanlı Dağları, doğudan depresyon alanını Pamukova çöküntü alanından ayıran yüksek eşik sahası, güneyden ise Gürle Dağı ve Avdan Dağları ile çevrelenmektedir. Kabaca 40°21´-40°36´ kuzey paralelleri ile 29°11´-29°29´ doğu meridyenleri arasında kalan İznik Gölü’nün içinde yer aldığı bölge, Doğu-Batı yönünde uzanış göstermekte olup İznik Bölgenin ortalama genişliği kuzey-güney yönünde 20-25 km, ortalama uzunluğu ise doğu-batı yönünde 60 km’yi bulmaktadır. Bölgenin merkezi bölümünde genişliği 10 km, uzunluğu ise 32 km’yi bulan ve Bölgeye adını veren İznik gölü bulunur.
Bölgenin en çukur bölümünü dolduran İznik gölünün denizden yüksekliği 85 metre olup, en derin noktası güney kıyılara yakın ve 70 metreden biraz daha fazladır. İznik gölü, kuzeyden ve güneyden dağlık alanlarla çevrelenmiştir. Kuzeydeki dağlık alanı Samanlı Dağları kütlesi oluşturmaktadır. Samanlı dağları, Yalova-Orhangazi arasında uzanan ve Bursa’ya giden karayolunun geçtiği boyun sahasında en düşük seviyeye indikten sonra doğuya doğru Karlık dağının yamaçları ile yükselmeye başlamaktadır. İznik Gölünü çevreleyen dağlık alan içinde en yüksek noktalar, Bölgeyi kuzeyden sınırlayan Samanlı dağları üzerinde kuzeydoğuda Karakaya Tepesi (1260 m) ve bölgeyi güneybatıdan sınırlayan Gürle Dağı (1282 m)üzerinde bulunur. İznik Bölgesi, Marmara Bölgesi gibi işlek yolların en yoğun olduğu bir bölgede yer almakta, Bölgenin batısından yük ve yolcu trafiğinin
 yoğun olduğu İstanbul-Bursa karayolu geçmektedir. Bu yol Yalova’dan sonra Samanlı dağlarının geçit verdiği bir boyun noktasını geçtikten sonra kuzey-güney ekseninde güneye inip Orhangazi’ye uğrar ve hemen ardından Orhangazi’nin güneyinde batıya doğru dönerek Garsak boğazından bölgeyi terkeder. Bununla birlikte bölgenin doğu bölümü ve İznik şehri fazla işlek olmayan sapa bir yol üzerindedir. Roma İmparatorluğundan Osmanlı İmparatorluğuna kadar olan tarihi dönemde dini, ticari ve idari yönden son derece önemli bir yer konumunda olan bölgenin ve gölün doğu ucundaki İznik kenti, zamanla önemini kaybetmiş ve antik çağların kervan-ticaret yolları kullanılmaz olmuştur. İklim özellikleri bakımından yıllık ortalama sıcaklıkların 14ºC–16ºC arasında olduğu, en fazla yağışın kış ve ilkbahar aylarında düştüğü, kışları ılık yazları ise fazla sıcak olmayan geçiş tipi bir iklim görülür.
 En düşük sıcaklığın Ocak, en yüksek sıcaklığın Temmuz ve Ağustos aylarına isabet ettiği sahada, ortalama sıcaklıklar göl çevresindeki düzlüklerden dağlık alanlara çıkıldıkça azalırken, yatay yönde ise kuzeyden güneye, batıdan doğuya doğru gidildikçe az miktarda artış gösterir. En soğuk ay ortalaması 5ºC, en sıcak ay ortalamasının 25ºC’ye yakın olduğu göl çevresinde, yıllık ortalama 500 mm ile 800 mm arasında yağış düşer.Yıllık ortalama yağış değerleri bölgenin doğusunda, İznik çevresinde 528mm civarında iken, bu değer batıya doğru gidildikçe artar ve Orhangazi’de 775 mm.ye ulaşır. Bölge tabanından yükselip dağlık alanlara doğru çıkıldıkça yağış değerlerinin arttığı gözlenir. Yağışların büyük ölçüde yağmur, yüksek dağlık alanlarda ise kar şeklinde düştüğü bu sahada, en yağışlı mevsim kış mevsimidir. [1] Ortalama Sıcaklık (°C)14.4 Ortalama Donlu Günler Sayısı 33.6 Ortalama Açık Günler Sayısı 94.8 Ortalama Bulutlu Günler Sayısı 5.0 Ortalama Kapalı Günler Sayısı 88.4 Ortalama Yağış Miktarı (mm) 733.1 Ortalama Kar Yağışlı
 Günler Sayısı 6.9 Ortalama Karla Örtülü Günler Sayısı 3.4 Ortalama Rüzgâr hızı (m/sn) 2.7 Ortalama Sisli Günler Sayısı 16.8 Ortalama Dolulu Günler Sayısı 1.4 En Hızlı Rüzgâr yönü D-B [2] Doğal bitki örtüsü bakımından Akdeniz flora alanı ile Paleoboreal Avrupa florasının temas alanında yer alan İznik Bölgesinde, başta iklim ve yeryüzü şekilleri, eğim, bakı, toprak özellikleri ve beşeri faktörlerin etkisi ile 3 ana bitki gurubu ayırt edilmektedir. Bunlar orman, maki ve psödo makidir. Ormanlar günümüzde insanların ulaşamadığı alanlarda varlıkları koruyabilmiş olup, beşeri faaliyetler sonucunda orman alanları maki, fundalık ve çıplak alanlara dönüşmüştür. Ormanlarda hakim türü, alçaklarda meşe, yüksek bölümlerde ise kızıl çamlar oluşturur. İnsan tahribinin yoğunlaştığı alanlarda maki ve psödo maki ormanın yerini alır. Bölgenin kuzeyindeki, İznik Gölüne bakan yamaçlarda maki türleri hakimiyet kazanırken, Avdan, Gürle ve Sarımeşe
 Dağlarının kuzeye bakan yamaçlarında psödo maki türleri hakimiyet kazanır. Maki türleri arasında en fazla rastlananlar Kocayemiş, Funda,Akçakesme, Sandal, Defne, Delice ve Erguvandır. İznik gölünü çevreleyen alanda 5 ana toprak çeşidi görülmektedir. Bunlardan en geniş alanı kaplayan toprak tipi, kireçsiz kahverengi orman topraklarıdır. Gölün kuzeyinde geniş alanlar kaplayan bu topraklar, İznik gölünün güneyindeki Dırazali köyü ile Kirazlıyayla arasında yayılış gösterir. Diğer toprak gurupları içinde ise önem sırasına göre kahverengi orman toprakları, kırmızı kahverengi Akdeniz toprakları, kolüvyal ve alüvyal topraklar bulunur. Arazi kabiliyet ve değer sınıflarına göre 1. ve 2. sınıf tarım alanları büyük ölçüde alüvyal topraklar üzerinde dağılış gösterir ve genellikle sulu tarım arazilerini oluştururlar. Tarım topraklarının sulanmasında kullanılan akarsuların ve
göl suyunun kirletilmesi, bu sularla sulanan tarım topraklarının da kirlenmesi sonucunu beraberinde getirmektedir.İznik gölü çevresindeki tarım topraklarında yapılan analizler, bu toprakların değişen oranlarda ağır metal kirliliğine maruz kaldığını göstermektedir. İznik gölü çevresinde Mn içeriklerinin izin verilin sınır değerleri arasında olmakla beraber, tarım topraklarının % 55’inde izin verilen sınır değerlerin üzerinde Ni konsantrasyonlarına rastlanmıştır. Sonuç olarak İznik havzasındaki topraklarımız, gerek İznik gölü ve akarsulardan alınan sulama sularıyla, gerekse tarımsal ilaçlar ve gübre kullanımıyla giderek kirlenmektedir. Marmara bölgesinin güneydoğusunda önemli sulak alanlarımız arasında bulunan, ayrıca verimli tarım alanlarının yer aldığı İznik gölü ekosistemi günden güne kirlenmekte ve doğal yaşam alanı olarak hak ettiği ilgiyi görmemektedir.
 Ne yazık ki resmi kurumlar eli ile uygulanan endüstri, tarım ve ekonomi politikaları 1.sınıf tarım alanlarımızın giderek elden çıkmasına, doğal yaşam alanlarının daralmasına, biyolojik çeşitliliğin azalmasına ve türlerin giderek yok olmasına neden olmaktadır. İznik gölü ve çevresinde kirlenme ve bozulmanın önüne geçebilmek için DSİ ve Bayındırlık İl Müdürlüğü tarafından ortak bir çalışma başlatıldı. Bu çalışma sonucunda kıyı çizgisinden başlayıp, göl kıyısından itibaren 300 metrelik bölümü “Koruma Alanı” olarak tanımlanıp ilan edilmiştir. Tanımlanan koruma alanı içinde yapılaşma yasağı getirilmiş olup arıtma tesisi olsa dahi atık su deşarjına izin verilmeyeceği belirtilmiştir. Ancak bunlar yeterli önlemler değildir. Başta Cargill gıda-kimya tesisleri olmak üzere pek çok endüstri tesisi göle veya göle dökülen akarsulara atık sularını boşaltmaktadır. Endüstri tesislerinin göle ve akarsulara pis su boşaltmasının engellenmesi, tarım faaliyetleri kapsamında ilaç ve gübre kullanımının denetim altına alınması, ekosistem dahilinde biyolojik çeşitliliğin korunması gerekmektedir. Daha temiz ve yaşanabilir bir dünya için İznik gölünü ve benzerlerini korumak, sahip çıkmak zorundayız .[1] İznik Merkezde ağır sanayi yatırımlarının bulunmadığı ovada, zeytin, üzüm, şeftali, kiraz, erik, armut,elma, ceviz, domates, taze fasulye, brokoli, brüksel lahanası ve toprağının olduğu kadar ikliminin de elverişli olmasından dolayı birçok sebze ve meyve yetişmektedir. Bölgedeki 3 resmi sebze ve meyve hali mevcuttur. İznik’te üretimi yapılan tarımsal ürünler içinde zeytin, çiftçi ailelerinin %90 gibi önemli bir kısmının gelir kaynağı olarak birinci sırayı almaktadır.Yöreye has bir ürün Müşküle üzümü, ilçede halen yetiştirilmektedir. İlçenin doğası, arkeolojik ve tarihi kalıntıları ile gölün doğal kıyı şeridi piknik yapmaya elverişli geniş ağaçlık alanlarıyla turizme canlılık katar. Hacı Osman Köyü ve çevresinde yamaç paraşütü ve çim kayağı sporları için uygun alanların tespiti ile bu sporlara ilgi duyanlara ev sahipliği yapmaya başlamıştır.. Son yıllarda Sansarak köyündeki doğal şelale sayesinde dağ tracking sporu başlamıştır. Her hafta İstanbul'dan ve diğer yakın metropolllerden günü birlik turlar düzenlenmektedir. İznik Gölü'nde tatlı su ıstakozu ve yayın, sazan, akbalık, gümüş gibi 27 değişik balık türü bulunur. Gümüş balığının tamamı ihraç edilir; diğer ürünler bölgede tüketilir.. İş ve çalışma hayatı durumundan bakıldığında, ilçe nüfusunun %90’ının tarımla uğraştığı İznik'te diğer bir ifadeyle, halkın temel geçim kaynağı tarımdır. Aile işletmeciliği şeklinde faaliyet gösterilmektedir. Şirketleşme ve kooperatifleşme henüz oturmamış olduğundan pazar sıkıntısı çekilmektedir. Geriye kalan nüfus, ticaretle meşguldür. Halkın refah düzeyi, Türkiye ortalamasının üzerindedir. Genel olarak, tarımda mekanizasyona ağırlık veren bir çiftçilik yapılmaktadır. Tarımda kullanılmaya uygun toplam arazi 23.000 Ha. olup, bunun 13.100 ha.sı sulanabilir durumdadır.
 İznik'e Ulaşım Yalova istikametinden İznik'e gelmek isterseniz Bursa karayolunu kullanmalısınız. Orhangazi'ye geldiğinizde şehir merkezindeki ışıklardan sola doğru İznik istikametine doğru sapacaksınız. Yaklaşık 42 km'lik bir güzergah takip ederek yol üzerindeki Boyalıca ve Çakırca köylerini geçtikten sonra İznik'e gelebilirsiniz. Bursa'dan İznik'e gelmek de bir o kadar kolaydır. Toplam 85.Km. lik bir yolculuk sonrası İznik'e ulaşabilirsiniz. Bursa 'dan İstanbul istikametine doğru yola çıkıp, Otobandan Gemlik ilçesini seçip, buradan otobanı takip ederek yaklaşık 5km' sonra KARSAK kavşağına varacaksınız. Buradan sağa doğru dönün. Sırasıyla Gölyaka, Sölöz, Narlıca, Göllüce köylerini geçtikten sonra göl kıyısını takip ederek İznik 'e gelebilirsiniz. Bursa santral garajda her yarım saatte bir minibüs, saat başı da otobüsler ile İznik'e gelinebilir. Adapazarı'ndan İznik'e gelmek için ise, Bilecik -Bursa istikametine doğru sırasıyla Pamukova, Mekece den sonra(Mekece çıkışındaki İznik ayrımından sağa dönüp) yaklaşık 25 dakikalık bir yolculuktan sonra İznik'e varabilirsiniz. İznik-Bursa İznik-Bilecik İznik-Eskişehir İznik-İstanbul İznik-Yalova İznik-Orhangazi İznik-Osmaneli İznik-Mekece İznik-Yenişehir İznik-İnegöl 77km 66km 149km 210km 60km 40km 34km 30km 21km 49km 
 İlk Müslüman Türk Devletini kuran Karahanlılar dönemine ait yapılarda görülmeye başlayan çini süsleme geleneği, Türk Çini Sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir.Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları tarafından çini süslemeleri devam ettirilmiş, Selçuklular, egemenlikleri altına aldıkları yerlerde inşa ettikleri pek çok cami, medrese, kervansaray, saray, türbe ve benzeri eserleri çinilerle bezemişlerdir. Anadolu Selçuklu Devletinin dağılmasından sonra, çini geleneğini sürdürme çabası, Anadolu’da kurulan Beyliklere düşmüş ve nihayet Osmanlı Devletinin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır. Beylikler devrine ait önemli eserler İstanbul‘da Çinili Köşk Müzesinde ve Berlin Devlet Müzesinde bulunmaktadır.“ilk Osmanlı Dönemi” olarak adlandırılan döneme ait çiniler, İznik Yeşil Cami minaresinde (1390), Bursa Yeşil Cami ve Türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camiinde (1426), Edirne Muradiye Camiinde (1433), İstanbul Mahmut Paşa Türbesinde (1463), Çinili Köşk’te (1472), ve Edirne’de Şah Melek Paşa Camilerinde görülmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Budönemlerde, lacivert, mavi, türkuvaz, siyah, sarı gibi renkler ve rumi, kufi yazı, geometrik şekiller ve bitkisel kökenli stilize edilmiş motifler kullanılmıştır. Takip eden dönem, bir geçiş dönemi olarak adlandırılabilir. Fatih Devrinin Nakkaşbaşısı Baba Nakkas, kullanma seramiklerinin gelişiminde büyük rol oynamıştır. Yavuz Sultan Selim zamanında sınırları genişleyen devletin diğer bölgelerinden İstanbul’a getirilen sanatçılar da bu sanata önemli katkılar sağlamıştır. İstanbul’da Yavuz Sultan Selim Camii ve Türbesi (1522), Şehzadeler Türbesi (1525), Haseki Medresesi (1539), Şehzade Mehmet Türbesi (1543), Topkapı’da Kara Ahmet Paşa Camii (1551), gibi mimari eserlerde kullanılan çiniler bu dönemin eserleridir. Sırlı boya tekniği ile üretilmiş olan bu çinilerde; Rumiler, bulutlar, hatai tarzında bitkisel kökenli motifler, fıstık yeşili, sarı, mavi, türkuvaz, lacivert ve kiremidi renkler kullanılmıştır. Sarı renk, üzerine altın varak yapıştırılmak üzere astar olarak düşünülmüştür.Bu dönemde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde değişme ve gelişmeler olmuştur. Türkler, mozaik ve kuru kenarlar tekniklerini terk etmiş, sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakışhanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilme ye başlanmıştır. Önce İran’lı bir ressam olan ve Sahkulu diye anılan Veli Can, Saray Başnakkaşlığına getirilmiş ve Saz Yolu desenler üretmeye başlamıştır. İri yapraklarla beraber zümrüdü anka kuşlarını, güvercin ve papağanları, geyik ve tavşanları, horozları vs. hayvani motifleri çinilerde kullanmaya başlamıştır. Onu takiben öğrencisi ve saray nakkaşbaşı olan Karamemi de, selvi ve bahar ağaçlarını, asmaları, lale, gül, sümbül, Manisa lalesi, susen çiçeği, kantaron çiçeği, zambak, zerrin çiçeği, karanfil çiçeği ve bunların goncalarını süslemede pek az miktarda sadeleştirerek kullanmaya başlamış ve yeniden kullanılmaya başlanan, kırmızı, yaprak yeşili, mavi, lacivert, türkuvaz ve ağaç gövdelerindeki kahverenkleriyle İznik çinilerinde bir bahar devri yaşanmıştır. “Klasik Devir” denilen bu dönem, Silivrikapı’daki İbrahim Paşa Camiinin (1551) yapımı ile başlar. Bugelişmenin bir diğer önemli nedeni de Mimar Sinan dönemi olması ve onun yaptığı pek çok yapıda çiniye büyük bir önem vermesidir. Nitekim, o dönemin eserlerini sıralamak bu önemin derecesini de gösterir. Süleymaniye (1560), Sultanahmet’de Sokullu Mehmet Paşa (1571), Kasımpaşa’da Piyale Paşa (1573), Eminönü‘de Rüstempaşa (1560) Camileri, Topkapı Sarayında Altınyol panoları, III.Murat Kasrı, II. Selim ve III. Murat Türbeleri , Tophane’de Kılıçali Paşa (1580), Üsküdar’da Toptaşında Eski Valide (1583), Fatih, Çarşamba ve Karagümrük dolaylarındaki Mehmet Ağa, Ramazan Efendi, Edirne Selimiye Camileri ve İstanbul’da Topkapı‘daki Takkeci İbrahim Ağa ve Kanuni’nin eşi Hürrem Sultan’ın türbeleri dönemin en seçme çinileriyle süslenmiş anıtsal yapılardır.İnşaat faaliyetlerinin azalması, zamanın enflasyonu olarak tarif edilen akçenin değerinin düşürülmesi, İznik’de çıkan bir yangının üretim alanlarında yaptığı tahribat gibi nedenlerle, çininin kalitesinde ve desenlerde bazı zayıflamalar olmuş, teknik kalite düşüklükleriyle beraber renklerdeki solmalar ve zaman içinde başta kırmızı renk olmak üzere bazı renklerin kaybolmalarına rağmen üretim devam etmiştir. Sultan Ahmet Camii (1616), Topkapı Sarayında Bağdat ve Revan Köşkleri, Üsküdar’da Çinili Cami, Eminönü’de Hatice Turhan Sultan Türbesi (1682), yine Eminönü’de Yeni Cami (1663) bu dönemde yapılmış ve çinilerle bezenmiş başlıca yapıtlardır.İznik’de bir taraftan duvar çiniciliği devam ederken, diğer taraftan da kullanma seramiği (evani türü) üretimi devam etmiştir. O dönemde İznik’de üretilmiş kullanma seramikleri açısından Türkiye’deki müzeler çok yetersiz kalmaktadır. Pek çok batı ülkesinde, hatta Amerika müzelerinde çok zengin Türk evani koleksiyonları bulunmaktadır. İznik üretim merkezi faaliyetini 17.yy. sonlarına doğru tamamen durdurmuş ve çinicilik Kütahya’ya kaymıştır. Lale Devri diye anılan dönemde, İznik çini sanatı yeniden canlandırılmaya çalışılsa da çabalar uzun ömürlü olamamıştır. Bu dönemde üretilmiş duvar çinileri arasında Silivrikapı, Kocamustafapaşa ekseni üzerindeki, Hekimoğlu Ali Paşa, Üsküdar’da Kaptan Paşa, Kandilli’de I.Mahmut Camiileri, Balat’ta Ferruh Kethüda Camileri, Ayasofya’da III. Ahmet Çeşmesi ve Eyüp Sultan’da bir çeşme yer almaktadır. II. Abdülhamit zamanında Almanya’dan getirilen makineler, malzeme ve ustalarla Yıldız Sarayı’nda kurulan fabrikada, porselen üretimi yanısıra tamir ihtiyaçları sağlanmaya çalışılmış, İkinci Meşrutiye- tin ilanı ve padişahın tahttan indirilmesi ve savaş felaketleri nedeniyle çini üretimi tamamen durmuştur.

Blog Listem